İstanbul Sözleşmesi Yaşatır mı?

+A -A
14:38 08-03-2021
Aklayanlar

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM): İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun kadını üstün cinsiyet ilan etmemekte bilakis kadınların sadece kadın oldukları için maruz kaldıkları aşağılama, ikinci sınıf insan yerine konma, zorunlu kürtaj, kadın sünneti, erkeklere kıyasla daha fazla maruz kaldıkları türden (cinsel taciz ve ırza geçme, ısrarlı takip, aile içi şiddet, zorla evlendirme, zorla kısırlaştırma) gibi şiddet türlerine karşı kadınlara bir koruma imkanı sunmaktadır. Kaynak↗

AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Eski Başkanı Canan Kalsın: “İstanbul Sözleşmesi Türkiye’de hazırlandı. İlgili koruma kanunları çıkarıldı. Aile içinde yaşanan eşler arası şiddet, yaşlıya ve çocuğa karşı işlenen şiddeti de kapsayacak şekilde düzenlendi. 81+1 madde olarak düzenlenen bu sözleşme 2009’da kabul edildi ve 2011 yılında yürürlüğe girdi. 2009 kabul-2011 yürürlüğe giriş ve yıl 2020? 9 yılda ne değişti? Dokuz yıl sonra niye günah keçisi haline geldi? Cumhurbaşkanımızın Ailesine-yakınlarına saldırı kiti haline niye dönüştürüldü?” 9 Temmuz 2020, resmi Twitter hesabı.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener: “İstanbul sözleşmesi üzerinden kavgayı bir kenara koyup İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerinin uygulamaya derhal konulmasını talep ediyorum.” 31 Mart 2021, Beşiktaş Kadın Emeği Pazarı gezisi sırasında yaptığı açıklamadan.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü: “Ak Parti çok güzel bir şey yaparak İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı oldu. Bu, tablonun bütününü görebildiği anlamına geliyor.”

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucusu Avukat Canan Arın: Sözleşmenin dört temel ayağına dikkat çekerek: "Birincisi kadına yönelik şiddeti önlemek. İstanbul Sözleşmesi’ni eleştirenler önlenmesin mi diyorlar? İkincisi kadını şiddetten korumak. Kadın şiddetten korunmasın mı istiyorlar? Sözleşmenin diğer iki ayağına göre eğer şiddet söz konusu ise kovuşturmak, sonuç olarak da kadına yönelik erkek şiddetini engelleyecek politikalar oluşturmak gerekiyor. Böyle bir politika da mı oluşturulmasın istiyorlar?”

Canan Arın: “Bütün dertleri eğer LGBTİ’ler ise onlar da insan, onlar da birey. Herkes kendi özel hayatını, cinsel hayatını nasıl isterse öyle kullanır. İstanbul Sözleşmesi kadınla erkeği karşı karşıya getirmiyor. Farklı fakat üstün değil” diye konuşuyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim: “Türkiye'de kadın cinayetlerinin azaldığı tek yılın İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı 2011 yılıydı.” 
Kaynak↗

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski: Kadına yönelik erkek şiddetinin ve kadın cinayetlerinin insanlık suçu olduğunu dile getiren Kaslowski, "İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunun şiddeti önleme ve şiddetle etkili mücadele etme hedefinin tam anlamıyla hayata geçirilmesi kritik önemde. Kadınların hayatını, umutlarını elinden alan, ömür boyu tamiri zor yaralar açan şiddetle mücadelede kamunun tüm birimleri ve tüm toplum olarak kararlı duruş sergilemeliyiz."
Yönetim Kurulu Başkanı’nın 8 Mart (2021) mesajından.

KADEM: Sözleşme, üçüncü bir tür oluşturmaya ya da LGBT eğilimlerini hukuk normu olarak belirlemeye veya teşvik etmeye yönelik herhangi bir hüküm taşımamaktadır Kaynak↗

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şükran Eroğlu: Sözleşmede yer alan "cinsel yönelim" ve "toplumsal cinsiyet" kavramından hareketle bazı kişilerin konuyu LGBT'ye bağladığını aktaran Eroğlu, "Sözleşmenin hiçbir yerinde ne bir aileyi parçalamak ne de aileyi kabul etmemek gibi marjinalliğe yol açacak tek bir madde yok."  Kaynak↗

 

Karalayanlar

İstanbul Sözleşmesi’nde Türk toplum yapısına uymadığı gerekçesiyle eleştirilen kavramlar:

Madde 2/2: Taraflar bu sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.

Madde 4/3: Taraflar bu sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.

Madde 14/1: Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır."

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan: “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir.” 1 Haziran 2019’da Milli İrade Platformu’nun düzenlediği iftar programının basına kapalı kısmında, bu ifadeleri kullandığı söylendi. Kaynak↗

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş: İstanbul Sözleşmesi'ne parti olarak bigane kalamayacaklarını belirterek: "Bu metnin içerisinde iki tane önemli husus var dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan, bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi bir de cinsel yönelim tercihi. Şimdi bunlar ve başka şeyler de var ama bu iki meselenin, LGBT vesaire gibi marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınarak faaliyet yapabilecekleri alanlar olduğu görülüyor." Kaynak↗

“İstanbul Sözleşmesi'nden İnsanı ve Aileyi Korumak” kitabının yazarı Avukat Muharrem Balcı: "Görünen amacı kadına karşı şiddeti önlemek. Asıl amacı, toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsel yönelim gibi kavramları taraf devletlerin politikası haline getirmektir. Sözleşme, taraftarları sözleşmenin şiddet yönünü toplumun önüne getirerek, asıl amacı gizlemektedirler." Kaynak↗

HÜDA PAR: “Avrupa’nın kültürel boyunduruğuna girmeyi taahhüt eden anlaşma. Aile kurumuna savaş açıldı. Oluşturulan sahte korku ve ajitasyonla, ailede eşler birbirine düşman haline getirildi. Cinsel eşitlik” adı altında melez cinsiyet örneklerinin şimdiden yaygınlık kazanmaya başlamış olması, üstelik cinsiyette melezleştirme çabalarının kanuni korumaya alınması, ileriki zamanlarda telafisi mümkün olmayan toplumsal kırılmaları beraberinde getireceği muhakkaktır.” Kaynak↗

Yedi Hilal Derneği: Sözleşmedeki aile yapımızı tahrip eden ikinci varoluşsal tehdit 'cinsel yönelim' kavramıdır. Bu kavramın ima ettiği şey gayet açıktır. Bu da kadın ve erkek cinsiyetleri dışında farklı 'tercihleri' çağrıştıran ve meşrulaştıran bir dildir. Kaynak↗

Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Ebru Asiltürk: “İstanbul Sözleşmesi aile yapısına atılan bomba(…) Elma şekerine bulanmış zehir(…) bizim dinimiz şiddet kelimesi ile yan yana bile gelemez. Toplumların kendini inşa ettiği, şekillendirdiği mefhumlar bu şekilde değersizleştiriliyor.” Kaynak↗

Gazeteci Sibel Eraslan: AB uyum yasaları çerçevesinde bize dayatılmış bir sözleşme olmasının ötesinde, detaylı okumalar sonucunda farkettiğim ve cidden tedirgin olduğum bir mevzuyu sizinle paylaşacağım: Feminizm ve LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel) düşüncelerinin ideolojik kavramsallaştırmalarıyla yapılandırılmış bir metindir. Kaynak↗

 

Gerçek Ne?

İstanbul Sözleşmesi nedir?

Resmi Gazete'de 19 Mart Cuma gecesi yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiği açıklandı.

“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da düzenlenen Avrupa Konseyi 121. Bakanlar Komitesi Toplantısında Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından imzalanmıştı.

Türkiye, 11 Mayıs 2011 tarihinde sözleşmeyi TBMM’de imzaya açtı. Onay için TBMM Genel Kurulu’na sunulan İstanbul Sözleşmesi, 14 Mart 2012 tarihinde Ak Parti, CHP, MHP ve BDP’nin oybirliğiyle 246 kabul ve sıfır ret oyuyla Meclis’te onaylandı. 

Türkiye ile birlikte 12 ülkenin imzasıyla 2014 yılında yürürlüğe girdi. Avrupa Birliği İstanbul Sözleşmesi’ni 2017’de imzaladı.

Kadına yönelik şiddet konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde en kapsamlı metinlerden biri olan ve İstanbul'da imzalanması sebebiyle "İstanbul Sözleşmesi" olarak da anılıyor.

Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet konusunda hazırlanmış olan sözleşme ile birçok uluslararası sözleşmeye de atıflar yapılarak ayrıntılı düzenlemeler getirildi.

Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olan sözleşmenin, Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önleme Geçici Komitesi bünyesinde hazırlanması ve sonuçlandırılmasında Türkiye’nin de önemli katkıları oldu. Sözleşme, Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığı sırasında imzaya açıldı ve Türkiye tarafından da imzandı.

Sözleşme çerçevesinde kadına yönelik ve aile içi şiddetle mücadele alanında öngörülen düzenlemeler arasında;

Devlet kurumlarının ve görevlilerinin kadına karşı şiddet uygulanmamasını sağlaması;

Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, cezalandırılması ve tazmin edilmesine yönelik mevzuat düzenlemelerinin yapılması;

Ulusal düzeyde veri toplanmasından ve eş güdümden sorumlu bir resmi kurumun tespit edilmesi bulunuyor.

Sözleşmenin uygulanmasını izlemek üzere bir uluslararası izleme mekanizmasının oluşturulması (GREVIO - Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele Uzmanlar Grubu);

Ulusal düzeyde toplanan verilerin GREVIO ile paylaşılması;

Sözleşmenin uygulanma durumu hakkında GREVIO'ya rapor sunulması ve GREVIO ziyaretlerinin kabul edilmesi öngörülüyor.

TBMM’nin 11.11.2011 tarihinde yayınlanan ve sözleşmenin imzaya açılan metninde geçen cümle: “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne taraf olunmasının ülkemize ilave bir yük getirmeyeceği ve ülkemizin gelişen uluslararası saygınlığına olumlu katkıda bulunacağı değerlendirilmektedir.”

Yalnızca Sözleşme’ye taraf devletlerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağlayan İstanbul Sözleşmesi, şiddet mağdurlarına eşit koruma sağlanmasını öngörüyor ve mağdurlar arasında her türlü ayrımcılığı yasaklıyor.

İstanbul Sözleşmesi kapsamındaki suçlar:

Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)

Taciz amaçlı takip

Tecavüz dahil, cinsel şiddet

Cinsel taciz

Zorla evlendirme

Kadınların sünnet edilmesi

Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama Kaynak↗

Türkiye’de kadın-erkek

Hacettepe Üniversitesi'nin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın desteği ile 2014 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de evlenmiş kadınların yüzde 36'sı eş veya birlikte oldukları erkekler tarafından yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kalıyorlar. Aynı grup kadın için cinsel şiddet oranı ise yüzde 12.

Araştırmaya göre, kadınlara yönelik en yaygın şiddet biçimi duygusal şiddet. Duygusal şiddete maruz bırakılan kadınların oranı ise yüzde 44. Kaynak↗

Türkiye’de erkeklerin geliri kadınlardan yüzde 31 fazla. Ücret gelirlerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği artıyor. Ücretli kadın ve erkekler arasındaki gelir eşitsizliği büyüyor. 2006 yılında yüzde 12 olan ücret farkı 2019’da yüzde 20,7’ye yükseldi. Kendi hesabına çalışan erkeklerin geliri kadınlardan yüzde 77,3 fazla. Kaynak↗

Türkiye ne diyor?

Bir süredir İstanbul Sözleşmesi’nin iptali üzerine tartışmalar sürüyor. Konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurmaylarına, “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur” talimatı verdiği belirtilmişti (Temmuz 2020, MYK).
Konda araştırması, Eylül 2020: “İstanbul Sözleşmesinden Çıkmalı mıyız?”

Toplumun, %36’sı sözleşmede kalınmalı, %7’si çıkılmalı derken, %58’i hiçbir fikri olmadığını belirtti. Kaynak↗

Metropoll araştırması, Ağustos 2020: “Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilmeli midir?”

İstanbul Sözleşmesinden haberdar olan seçmenlerin %67’si sözleşmeden çıkılmaması gerektiğini söyledi, %23’lük kesim çekilmesi gerektiğini söyledi, “fikrim yok” diyenlerin oranı %10 oldu. Kaynak↗

İstanbul Sözleşmesi'nin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Aile Bakanlığı koordinesiyle kurulan "İstanbul Sözleşmesi'nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonu", yönetim kurulunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın da bulunduğu Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Kadın Dayanışma Vakfı ve Türk Kadınlar Birliği gibi sivil toplum örgütlerinden oluşuyor. 

Paylaş:
yorum kuralları
Gri Haberler

Önemli gelişmeleri yakından takip et