ABD Kongresi’nde, Demokrat parti üyesi Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu Başkanı’nın internet devlerinin gücüne ilişkin eleştirilerine karşılık Cumhuriyetçi kanattan, muhafazakar kongre üyesi Jim Sensenbrenner yanıt vermişti: “Büyük olmak aslında kötü bir şey değil. Tam tersi, ABD'de başarılı olanın ödüllendirilmesi gerekiyor.”
Sosyal medya devlerinin sakıncalı bulduğu içeriklerin hesaplarını askıya alma, kapatma girişimleri Trump’ın hesabının kapatılması üzerinden yoğun olarak gündeme geldi. Facebook CEO'su Mark Zuckerberg, Facebook hesabından yaptığı paylaşımda, “Trump'ın Facebook ve Instagram hesaplarının süresiz olarak, iktidarın barışçıl devir teslimi gerçekleşene dek askıda olacağını” açıklamıştı.
Zuckerberg bu kararı şu şekilde savunmuştu:
“Son birkaç yıldır, Başkan Trump'ın platformumuzu kendi kurallarımıza uygun şekilde kullanmasına izin verdik, politikalarımızı ihlal ettiğinde içeriğin kaldırılmasını veya etkilenmesini sağladık. Bunu yaptık çünkü halkın siyasi konuşmaya, hatta tartışmalı konuşmaya mümkün olan en geniş erişim hakkına sahip olduğuna inanıyoruz. Ancak mevcut bağlam farklı çünkü demokratik olarak seçilmiş bir hükümete karşı şiddetli ayaklanmayı kışkırtmak için platformumuzun kullanılmasını içeriyor. Başkan’ın bu dönemde hizmetimizi kullanmaya devam etmesine izin vermenin risklerinin çok büyük olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle Facebook ve Instagram hesaplarına yönelik kısıtlamayı süresiz olarak uzatma kararı aldık.
Halkın seçilmiş yetkililerin ve dünya liderlerinin sesini duymasına olanak sağladığını vurgulayan Twitter’ın bu konudaki genel tutumuna ilişkin açıklaması:
“Son yıllarda, liderlerin hesaplarının bizim kurallarımızdan daha üstün olmadığını ve Twitter'ı şiddeti yaymak için kullanamayacaklarını net bir şekilde belirttik. Politikalarımız ve uygulanma şekilleri hakkında şeffaf davranmayı sürdüreceğiz.”
Sosyal medya platformlarının çeşitli içerikleri sakıncalı bulup bunlara ya da bunların hesaplarına erişim engeli getirmesi, yani aslında bir nevi içeriğe müdahale edilmesi, bu mecraların “bir editör gibi davranacaklarsa durum farklı” değerlendirmesini gündeme getirmişti. Ancak Facebook’un buna da itirazı oldu.
Facebook geçen yıl, sosyal medya platformlarının geleneksel medya muamelesi görmesi fikrini de geri çevirip bir rapor sunarak gazetelerle telekomünikasyon sektörünün ortasında ayrı bir kategoriye yerleştirilmeleri gerektiği talebinde bulunmuştu.
Facebook, yeni düzenleyici kuralların gerekli olduğu konusunda ülke yönetimleriyle aynı fikirde olsa da geleneksel medyada olduğu gibi içeriklerden sorumlu tutulmak istemiyor. Bunun yerine, yapılacak düzenlemelerle “zararlı” paylaşımları engellemek için uygulayabilecekleri mekanizmalara odaklanmak gerektiğini savunuyor.
Bir süredir, özellikle gelişmiş ülkelerin gündeminde, sosyal medya ve internet şirketlerinin gücünü bölmek var. Son zamanlarda Trump’ın Facebook ve Instagram hesaplarının kapatılması, Twitter hesabının askıya alınması, beklenmedik bir eleştiriyi gündeme getirdi.
Çok sayıda Avrupa Birliği lideri, Trump'ın ve destekçilerinin sosyal medya hesaplarının engellenmesini eleştirdi. Ayrıca Meksika Devlet Başkanı Obrador da Trump'ı sansürlediği için Twitter ve Facebook'u kınamıştı. Avustralya ve Polonya’nın da aynı fikirde olduğu biliniyor.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise platform / yayıncı ayrımına dikkat çekmişti: “Büyük internet şirketlerinin statüsü ve bunların yalnızca platformlar olarak mı yoksa yayıncı olarak mı tanımlanmaları gerektiği konusunda şu anda gerçek bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Çünkü editörlük yapmaya başladığınızda, o zaman farklı bir dünyadasınız" diyerek aslında bu platformların içeriklere göre erişim engeli getirmesini bir editörlük olarak değerlendirdi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, engelleme ve silme konusundaki endişelerini dile getirerek bunu “Çok ileri bir adım” olarak nitelendirdi.
Almanya ve Avrupa Birliği'nden, ABD'ye, sosyal medya devlerinin gücünü dizginlemek için işbirliği yapma çağrısı da geldi.
“Demokrasimizi etkiliyor” diyen AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de “Ortak değerleri temel alan” bir küresel kurallar kitabı oluşturulması gerektiğini söyledi.
Von der Leyen, ABD Kongre Binası'na düzenlenen baskın sırasında ABD Başkanı olan Donald Trump'ın hesaplarının silinmesi kararının yalnızca şirketler tarafından verilmemesi gerektiğini vurguladı.
Geçtiğimiz yıl da ABD’de ilk kez dört internet devi Amazon, Apple, Facebook ve Google’ın patronları eş zamanlı olarak bir kongre toplantısında sorguya çekilmişti.
Dört şirketin patronları Jeff Bezos, Tim Cook, Mark Zuckerberg ve Sundar Pichai, Kongre'nin alt kanadı Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu bünyesindeki Antitröst Alt Komisyonu'nda düzenlenen video konferansa katılmışlardı.
Komisyon Başkanı David Cicilline, dört şirketle ilgili olarak, “Bu şirketlerden herhangi birinin tek bir eylemi yüz milyonlarca kişiyi ciddi ve kalıcı biçimde etkileyebilir deyip “Hadlerinden fazla güçlüler” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Cicilline, pazara hükmeden platformlara, kendi hizmetlerini öncelikli kılma, adil olmayan fiyatlandırma veya kullanıcıyı ek ürünleri satın almaya zorlama vasıtasıyla, “Büyümek amacıyla güçlerini yıkıcı ve zarar verici bir biçimde uyguladıkları” eleştirisini yöneltti.
Medya kuruluşlarının varoluşundan bu yana hükümetlerce sansürlenmeleri gizli ya da aleni pek çok vaka olarak karşımıza çıkıyor. Ancak şimdi durum tersine dönmüş gibi. Medya, yönetimleri sansürlüyor… Bu durum da ülke yöneticilerini tedirgin etmeye başladı.
Büyük internet şirketlerinin pazara hükmeden konumları hem ABD'de hem de Avrupa Birliği'nde, daha önce de eleştiri konusu olmuştu. Halihazırda aralarında Facebook ve Google'ın da bulunduğu bazı şirketlerin pazar konumlarını kötüye kullanıp kullanmadıklarını tespit etmek amacıyla birden fazla inceleme yürütülüyor.
Peki sosyal medyayı bir kitle iletişim aracı haline getiren milyonlarca kullanıcı içeriklerin engellenmesine, yani internet dünyasında sansüre ne diyor?
1941 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren sivil toplum kuruluşu Freedom House tarafından yapılan Internet Censorship Around the World (Dünya Çapında İnternet Sansürü) başlıklı araştırmada internet yasaklarının en yoğun yaşandığı ilk 5 ülke şöyle:
Hatırlatalım: Listenin dördüncü sırasında yer alan Almanya’nın Başbakanı Merkel, Trump’ın sosyal medya hesaplarına erişiminin engellenmesiyle ilgili endişelerini, çevrimiçi düzenlenen Davos Zirvesi’nde yaptığı konuşmada ifade etmişti.
Bazen %62,4
Bazen %68,2
Freedom House tarafından yapılan araştırmanın metodolojisi: 1049 kişiyle online sansür üzerine anket yapılmış. Yanıt verenlerden % 60.8’i erkek, %37.9’u kadın, %1.1’i bir cinsiyete ait olmayan olarak kendini belirtmiş. Bir katılımcı da cinsiyetini açıklamamış. Katılımcıların ortalama yaşı 28.9 olarak belirtilmiş.
Bazı ülke yöneticileri seçmenlerine sosyal medyadan ulaşamama kaygısı yaşarken bazı ülkeler de sınırları içindeki toplumsal hareketliliği kontrol edebilmek için sosyal medyaya sınırlamalar getiriyor. Birkaç örnek: